Papa 14. Leo, İstanbul’daki Saint Esprit Katedrali’nde düzenlenen ayine başkanlık etti ve Türkiye’deki farklı ayin geleneklerinden din adamları, rahibeler ve pastoral çalışanlara hitap etti.
Konuşmasında Türkiye’nin erken Hristiyanlık tarihindeki merkezî rolüne değinen Papa, Antakya’da “ilk kez Hristiyan” adının kullanıldığını, Aziz Pavlus’un misyonlarının buradan başladığını ve Efes ile Konstantinopolis’in Hristiyan geleneği açısından önem taşıdığını ifade etti.

Türkiye’de bugün bir arada varlığını sürdüren Ermeni, Süryani, Keldani ve Latin ritlerinden topluluklara değinen Papa Leo, Fener Rum Patrikhanesi’nin de Yunan ve diğer Ortodoks kiliseleri için bir referans noktası olmaya devam ettiğini söyledi.
“TÜRKİYE’DEKİ KİLİSE KÜÇÜK BİR TOPLULUK OLABİLİR AMA…”
Papa, Türkiye’deki Katolik topluluğunun büyüklüğüne değinirken, “Kilisenin gücü sayılarda, yapılarda ya da sosyal etkide değil; Rabbin ışığına yakınlıkta yatar. Türkiye’deki kilise küçük bir topluluk olabilir ama tohum gibi verimlidir” dedi.
Gençlerin yönelimi, yerel halka yönelik hizmetler ve kilisenin mültecilere desteği gibi alanlarda çalışmaların önemine işaret eden Papa, göçmen ve mülteci yoğunluğu nedeniyle yerel dil ve kültürle bağ kurmanın gerekliliğini vurguladı.
Ayinde ayrıca Hıristiyan dininin kutsal metinlerinden “Romalılara Mektup”, “Matta İncili’nde balıkçı havarilerin çağrılması” okundu; “İman Bildirisi” Türkçe, Latince ve diğer rit dillerinde seslendirildi. Çeşitli Hıristiyan cemaatlerinin ilahileri söylenirken Papa, kapanış duasında Aziz Andreas’a atıfla cemaat için “sürekli bir şefaatçi” olmasını diledi.
Ardından Papa, yoğun güvenlik önlemleri eşliğinde İstanbul programının sonraki durağı olan Fransız Fakirhanesi’ne gitti.


